Dükkanı yağmalanarak ateşe verilen Adıyamanlı Hüseyin Sertaç Kılınç'ın zararlarının karşılanması için Alanya Kaymakamlık'a yaptığı başvuru reddedildi. Gerekçe: Yaşananlar terör sayılmaz!
Alanya’da, iki ay önce “PKK protestosu” gerekçesiyle toplanan yüzlerce kişi, Adıyamanlı Hüseyin Sertaç Kılınç’ın dürümcü dükkanını yağmalayarak, ateşe verdi.
Güvenlik kamerası ve cep telefonu görüntülerine göre, İstiklal Marşı okuyup slogan atan saldırganlar iş yerinin önünde onlarca jandarma görevlisini olduğu halde dükkanı kullanılamaz hale getirdi. Kılınç, saldırı sonrası 5233 sayılı Terör ve Terörden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında Alanya Kaymakamlığı’na başvurarak, zararının ödenmesini istedi. Kaymakamlık, bu saldırıların Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren eylemlerden olmadığını, yani ‘terör’ sayılamayacağını savunarak, Kılıç’ın talebini reddetti.
YAĞMA ‘TERÖR’ SAYILMADI
Antalya’nın Alanya ilçesinde, 8-9 Eylül 2015’te PKK’yi protesto gösterilerinde 27 iş yeri saldırıya uğramış ve bunlardan 11’i yakılmıştı. O adreslerden biri de Mahmutlar beldesinde yedi yıldır faaliyet gösteren ‘Dürümcü’ adlı işletme olmuştu. Adıyamanlı Hüseyin Sertaç Kılınç’a ait olan Dürümcü, ellerinde Türk bayrakları bulunan yüzlerce saldırgan tarafından kuşatıldı. Güvenlik ve cep telefonu kamerası kayıtların göre Dürümcü’nün önünde toplanarak, İstiklal Marşı okuyan, “Dişe diş kana kan, intikam” diye slogan atan, çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan grup, önlerinde jandarmalar olduğu halde iş yerine saldırdı. İçeriye giren saldırganlar, bütün eşyaları parçalarken, bir kısmı da iş yerini ateşe verdi. İçerideki Atatürk büstünü çalıp kaçan saldırganlar, arkalarında harap olmuş bir iş yeri bıraktı.
Dürümcü’nün sahibi olan 37 yaşındaki Kılınç, saldırıdan ve yağmadan sonra 5233 sayılı Terör ve Terörden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun çerçevesinde kaymakamlığa başvurarak, mağduriyetlerinin giderilmesini istedi. Kaymakamlık saldırının yasa kapsamına girip girmediğini Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne ve İl Jandarma Komutanlığı’na sorarak, “eğer terör olayı ise dayanak belgelerinin gönderilmesini” istedi. Alınan yanıtlarda, saldırıların “3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci, üçüncü ve dördüncü maddeleri kapsamına giren eylemlerden olup olmadığına dair bir bilge ve belgenin elde edilemediği, bu nedenle meydana gelen olayların 5233 sayılı kanun kapsamında olmadığının değerlendirildiği, kesin sonucun yargılama sonrası hasıl olacağı” belirtildi. Kaymakam Dr. Hüseyin Tanrıseven de Kılınç’a gönderdiği yazıda, “5233 sayılı kanun kapsamında valilik makamı zarar tespit komisyonunca yapılacak bir işlem bulunmadığını” bildirdi.
‘TERÖR’ SUÇU NEDİR?
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesine, “terör suçunun tanımı” açıklanarak, şöyle deniyor:
“Madde 1 - Terör; baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir.
Bu Kanunda yazılı olan örgüt, iki veya daha fazla kimsenin aynı amaç etrafında birleşmesiyle meydana gelmiş sayılır.
Örgüt terimi, Türk Ceza Kanunu ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silahlı cemiyet, çete veya silahlı çeteyi de kapsar.” Üçüncü ve dördüncü maddelerde ise “terör eylemi” kabul edilecek 20’yi aşkın suç sıralanıyor.
KILINÇ: BUNUN ARKASINDA DEVLET VAR
Dürümcü’nün sahibi Hüseyin Sertaç Kılınç, 12 yıldır Alanya’dan yaşadığını, yedi yıldır Mahmutlar’da dükkan işlettiğini belirtiyor. Kılınç, kendilerine yönelik saldırının bir ay öncesinden başladığını vurgulayarak şunları anlattı: “Biz bir nevi fişlendik. Son yakmadan bir ay önce şehit cenazeleri yürüyüşünde ufak tefek saldırılara maruz kaldık. Olaydan bir hafta önce 120 kişilik jandarma ekibi geldi. Dükkanı akşam jandarmaya teslim edip sabah teslim aldık. O gün jandarma varken, dükkana astığım üç Türk bayrağını söktüler. HDP ilçe binasına saldırı olmuştu. Düşünün ki, sabaha kadar taciz edildik. Biz 32 sefer müşterilerimizle ayağa kalkıp İstiklal Marşı okuduk. Hatta bir Alman masası vardı. Kalabalığın içinde onlara küfrettiler. Tur atıp bizim dükkana geliyorlardı.”
Son saldırıdan önce sosyal medyada hedef gösterildiklerini, “Dürümcü’nün sonu geldi” diye yazıldığını kaydeden Kılınç, “Bir araba geldi ve içinden dört kişi alkollü şekilde çıktı. İçlerinden birisi, burada tuhafiye dükkanı işletiyor. Bağırıp gittiler. Olayların büyüyeceğini anladık. Jandarma komutanına mesaj attım, ‘Biz dükkanı terk ettik’ diye. Dükkanım 24 saat açık, cam yok, çerçeve yok. Kilitleme şansımız yok. Öylece bırakıp gittik” dedi. Eve gittikten sonra dükkanın bulunduğu noktadan çığlıkların yükseldiğini kaydeden Kılınç şöyle devam etti:
“Ruhsatlı silahımı yanıma koydum. Eve girerlerse, çocuklarımla balkondan atlayacaktım. İnsanların ağzından köpükler akıyordu. Dehşet vericiydi. Gece 12 gibi balkondan dükkanın yandığını gördüm. Bana ‘Gelme sakın, seni yakalarlarsa paramparça edecekler’ diye mesaj geldi. Hiç suçum yoktu. İnanır mısınız, dükkan yanarken rahatladım. En çok ben sevindim. Çünkü bir aydır yakıp yıkmaya uğraşıyorlardı. Rahatladım, canımıza bir şey gelmesin diye... Derler ya, ‘Kürt ve Türk arasında fark yok’ diye; var, yaşayan bilir. Ben ayrımcılığı, Kürt olmanın ezikliğini burada yaşadım. Biz hiçbir şekilde savcılığın kapısından girmiş insanlar değiliz. Jandarmaya sadece dürüm vermek için girmişiz. O gün benim dükkana astığım üç Türk bayrağımı ve Atatürk büstümü çaldılar. Dükkanda bir çay bardağı bile kalmamacasına paramparça ettiler.”
Bu saldırının devlet eliyle organize edildiğini savunan Kılınç şöyle konuştu: “Mahmutlar küçük bir beldedir, herkes herkesi tanıyor. Bu devlet eliyle yapıldı. Devlet müsaade etti. Tek suçumuz, 7 Haziran seçimleridir. Lanet olsun. 7 Haziran’dan sonra bizim hayatımız değişti. Burada devlet eliyle provokatörlük yapıldı. Bir hafta kendimizi parçaladık. Bir hafta öncesinden dükkanınızın yakılacağından haberiniz olabilir mi? Her şehit haberinde, ‘İnşallah Alanyalı değildir’ diye bakar olduk. Bize bu korkuyu saldılar. Allah’a yalvardım, ‘Bu insanlara hakkımı helal etmiyorum’ dedim. Jandarma ‘Olayda terör bulamadık’ diyor. Dükkanımıza 1500 kişi girdi. Neyden bahsediyorsunuz? Türkiye bizim; neden ayrılalım? Ayrılacak biri varsa, bu ülkeyi sevmeyenler ayrılsın. Asıl bölücü, ırkçı zihniyetteki insanlardır. Faşist odur, bölücü odur.”
İSMAİL SAYMAZ / RADİKAL