VAN’IN PSİKOLOJİSİ NE DURUMDA?
Van, 2020 yılına 2019’dan pek de farklı olmayan bir şekilde girerken yıl boyunca yaşanan birçok olay toplumun geniş kesimlerini, psikolojik olarak oldukça etkiledi. 2019 yılının sonunda Çin’in Wuhan kentinde başlayıp dünyaya hızla yayılan pandemi salgını insanların bilinçaltında derin yaralar açmaya devam ederken insan kaygılarının artmasına da neden oluyor. Peki, Korona virüs psikolojimizi nasıl etkiliyor? Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolog Hüseyin Kurt, konu hakkında önemli bilgiler verdi. Kurt, korona virüs salgını bireyin hayatını işlevsel anlamda sürdüremeyecek duruma getirmişse bireye bir uzmandan destek alması önerilir, uyarısında bulundu.
VİRÜS HEM FİZİKSEL HEM DE RUHSAL SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Psikolog Hüseyin Kurt, “Koronavirüs salgının ilk ortaya çıktığı andan itibaren öncelikle getirdiği belirsizlik nedeniyle insanlarda yoğun bir kaygının oluşmasına sebep oldu. Uzun zaman sonra bütün dünyada küresel çapta bir virüs ortaya çıktı, ulaşımın ve ülkeler arası nüfus akışının yoğun olduğu bir süreçte kısa zamanda bütün dünyada vaka sayıları görülmeye başlandı. Öncelikle başlıca solunum yolu enfeksiyonuna neden olan bu virüs bireylerin sadece fiziksel sağlığını tehdit etmekle kalmayıp aynı zamanda ruhsal sağlık üzerinde de hem akut hem de uzun vadeli etkiler ortaya çıkarabilmektedir.” Dedi.
“BİZLER İÇİN KAYGI VE ENDİŞE GEREKLİDİR”
Cümlelerini sürdüren Kurt, “Korona virüs salgınının getirdiği bu beklenmedik durumun yarattığı belirsizlikten doğan endişelerimizin ve yaşadığımız kaygının normal olduğunu kabul etmeliyiz. Günlük yaşamımızda olduğundan biraz fazla kaygı ve endişe yaşamamız çok normal ve hatta bizler için gereklidir. Bu kaygı ve endişe, kişinin koronaya yönelik önlem alması adına gereklidir. Burada üzerinde durulması gereken nokta şu: Bireyin yaşadığı kaygının düzeyi nedir ve günlük hayatımızı işlevsel anlamda ne kadar etkiliyor? Yani, kaygı ve endişeden dolayı günlük aktivitelerimizi yapmamızı etkiliyor mu? Kendimizi ifade ederken başta öfke olmak üzere duygularımızı kontrol etmekte zorlanıyor muyuz? Kısaca; korona virüs salgını bireyin hayatını işlevsel anlamda sürdüremeyecek duruma getirmişse bireye bir uzmandan destek alması önerilir.” Şeklinde konuştu.
VİRÜSÜN BELİRSİZLİĞİ TRAVMA OLUŞTURDU
Virüsün ortaya çıkış şeklinin tam olarak bilinmemesine değinen Psikolog Kurt, şöyle devam etti: “Koronavirüsün kısa sürede bütün dünyayı etkisi altına alması, dünyadaki her bireyin risk altında olması, virüsün kontrol altına alınamaması ve daha önemlisi virüsün tam olarak ne zaman son bulacağına yönelik belirsizliğin olması küresel bir travmanın oluşmasına sebep oldu. Korona virüsün düşük öldürme oranına sahip olmasına rağmen bütün bu belirsizliklerin yarattığı ortamdan dolayı insanlarda çok ciddi kaygı ve endişe oluşmuştur. Öncelikle korona virüs salgınına karşı birey mevcut durumu kabullenmeli ve mümkün olduğunca var olan belirsizliği anlamlandırmaya çalışmalı. Belirsizlik durumu ortadan kalkıp mevcut durum, bütün yönleriyle kabullendikçe birey kaygı ve endişesini daha sağlıklı kontrol edebilecek ve korona virüsüne karşı daha etkili önlemler alabilecek.”
“YAŞLILAR, ÖLÜM KORKUSUNU HİSSEETİKLERİ BİR DÖNEMDELER”
Korona virüsün yaşlılar üzerindeki psikolojik durumuna vurgu yapan Kurt, şunları söyledi: “Yaşlılar daha fazla yalnızlık, terk edilmişlik ve önemlisi en ciddi risk grubunda oldukları için ölüm korkusunu daha derinden hissettikleri bir dönemdedir. Onlara bu duyguların konuşulabileceği bir alanın sunulması son derecede önemlidir. Bir taraftan en çok desteğe ihtiyaç duydukları bir dönemdeyken ölümle bu denli karşı karşıya gelmek narsisizmlerinde bir kırılganlığa yol açar. Gerek birey olarak gerek toplum olarak bu hassasiyetlerinin farkında olarak yaklaşım göstermek önemlidir. Ölüme dair hissettikleri bu kaygıyı paylaşabilmek, anlamlandırmalarına destek olabilmek bu süreçte yaşadıkları olumsuz duygularla başa çıkmalarında etkisi büyüktür. Yaşlılığın doğasında birçok ayrılık ve kayıp söz konusuyken ve bunların yasının tutulduğu bir süreçken böylesi bir yaşamı ciddi anlamda tehdit eden bir durumla karşılaşılması elbette bireyi ruhsal anlamda zorlayacaktır.”
“YETİŞKİNLER ÇOCUKLARA KARŞI AÇIK VE DÜRÜST OLMAYA ÖZEN GÖSTERMELİDİR”
Çocuklara pandemi sürecinde nasıl davranılması gerektiğini aktaran Psikolog Kurt, “Çocuklarda da yetişkinler kadar gelişmiş bir ruhsal derinlik olmadığı için hayatı tehdit eden böylesi durumlarda yaşayacakları kaygı çok daha büyük olacaktır. Çocukların yetişkinlere göre bu durumu anlamlandırabilmeleri ve bununla başa çıkmaları şüphesiz ki daha zorlayıcıdır. Yetişkinlerin tutum ve davranışlarına bakarak duygu ve düşünceleri şekillendiği için bu noktada yetişkinlerin tepkileri önemlidir. Yetişkin birey kaygıyı kendi ruhsallığında ne denli anlamlandırıp sağlıklı bir şekilde başa çıkma yöntemi geliştirirse bunun çocuktaki karşılığı da o denli olumlu olacaktır.” İfadelerini kullandı.
“GEREKİRSE PROFESYONEL DESTEK ALINLAMI”
Devam eden Kurt şunları anlattı: “Bir anlamda yetişkinin yapması gereken çocuğunun kaygısını kapsayabilmesidir. Bununla birlikte çocuğun birçok soruyu çokça tekrarla söyleyeceği akılda tutulmalı ve bu bağlamda rahat bir ortamın sağlanması gerektiği bilinmelidir. Yetişkinler çocukla kurdukları iletişimde olabildiğince açık ve dürüst olmaya özen göstermelidir. Tabii ki her çocuk bu süreci aynı şekilde yaşamamakta, özellikle daha önce ruhsal sorunlar yaşayan çocukların bu dönemde daha fazla zorlanmaları beklenmektedir. Bu sürece dair kaygıları, işlevselliği büyük ölçüde etkileyecek düzeye gelirse profesyonel destek alınmalıdır.”
UZUN BİR SÜRE EVDE KALMAK, PSİKOLOJİK PROBLEM YARATABİLİR
İnsanların pandemi sürecinde neler yapması gerektiğini açıklayan Psikolog Kurt, “Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle evlerimizde kaldığımız ve uzun bir süre daha kalmaya devam edeceğimiz bu dönemde çeşitli psikolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Bireylerin daha önce deneyimlemedikleri bu kısıtlama, bireyde kaygı, stres ve depresyon başta olmak üzere; çeşitli ruhsal bozukluklara yol açacaktır. Olağandışı bir durum söz konusu olduğundan çeşitli ruhsal bozuklukların belirtilerini göstermek, şu an için geçici ve normal kabul edilebilir. Bu süreçte kaygı duymak, hijyen konusunda gerekenden fazla özen göstermek normaldir ve patolojik değildir. Özellikle hijyen konusunda hassas olmamız gereken bu süreçte çok fazla el yıkamak, duş almak normal karşılanabilir, bu noktada dikkat edilmesi gereken husus bu tekrarlayıcı davranışların işlevselliğimizi bozup bozmadığıdır.” Diye ekledi.
GÜNLÜK RUTİNLERİMİZİ KORUMAYA ÇALIŞILMALI
Virüsün olumsuz etkilerinden korunmak için yapılması gerekenleri sıralayan Kurt, şunları kaydetti: “Virüsle ilgili gelişmeleri ve bilgilendirmeleri takip ederken mümkün olduğunca asılsız, yanlış ve fazla bilgiden uzak durmak gerekir. Edineceğimiz fazla bilgiler ekstra kaygı ve strese neden olabileceğinden güvenilir haber kaynaklarını takip ederek aşırı kaygılanmayı önleyebiliriz. Çevremizle iletişim halinde kalmalı, sosyal bir varlık olduğumuzu unutmamalı ve mümkün olduğunca sevdiklerimizle haberleşmeliyiz. Mümkün olduğunca günlük rutinlerimizi korumaya çalışmak, yemek ve uyku düzenimizi bozmamak, evde geçirdiğimiz vakti en verimli hale getirebilecek keyif aldığımız çeşitli hobiler edinmek ve bunları uygulamak önemlidir.”
KAYGI, STRES ÜST DÜZEYDE!
Birkaç gün önce alınan ikinci kısıtlama kararlarına ilkinden farklı olarak insanlar daha hazırlıklılar diyen Psikolog Kurt, şunları belirtti: “Daha önce deneyimledikleri bu yasaklara karşı önlem almış durumdalar ilk kez yaşadıkları kadar aşırı bir bilinmezlik yok ortada, buda bireylerin daha az kaygı yaşamalarına yardımcı oluyor. Belirsizlik durumunun bu kadar fazla olduğu bir süreçte, insanların kaygı ve korku duyguları içinde olması çok doğal ve anlaşılabilir. Eve hapsolmuş birey her ne kadar ilk deneyim sonrası bir baş etme becerisi geliştirmişse de eve hapsolmasından dolayı farklı kaygı ve stres sebepleri ortaya çıkıyor. Acaba ben Covid miyim, Covid olsam hastalık nasıl seyredecek, ben bu süreçte çok yalnız kaldım, bu süreç ne zaman bitecek. Cevabı olmayan bütün bu sorular kaygı bozukluğunu daha da artırır. Eve hapsolmuş birey kaygısını paylaşacak kimse olmayıp yalnız kalınca sürekli bu soruları tekrarlar ve bu bireyde kaygı strese yol açar.”
KISITLAMA BASKI HİSSİYATINI ARTIRIR
Son olarak Kurt, şunları açıkladı: “Uzun süreli ve yüksek düzeyde kaygı, bireyin bedeninde stres yaratarak bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hatta uzun vadede çökmesine ve ciddi fiziksel hastalıklara zemin hazırlamasına neden olacaktır. Evrimsel süreçte kaygı ve korkunun hem bireyi hem de türü koruduğunu biliyoruz fakat kaygı düzeyi yüksek olan ve/veya depresif kişilik yapısında olan kişilerin bağışıklık sistemlerinin uzun vadede zarar görme ihtimali yüksektir ve bu süreci diğer bireylere kıyasla daha zor atlattılar. Virüsü ve yarattığı hastalığı tam olarak tanımlayıp, aşı ve kesin tedavi protokolleri oluşturduğunda kaygı ve korkular azalmaya başlayacaktır.
GEREKSİZ VE YANLIŞ BİLGİLERE DİKKAT!
“İnsan sosyal bir varlık. Bu nedenle evde kalmanın getirdiği kısıtlanma ve izole olma hali kişinin duygusal olarak kendini baskı altında hissetmesine neden olabilir. Bu süreci sağlıklı geçirmek için; Hastalıktan ve virüsten korunma ile ilgili doğru kaynaklardan bilgilenmek. Hijyen konusunda yapılması gerekenleri öğrenip uygulamak. Gereksiz ve yanlış bilgiler kaygı, endişe ve korku duygusunu arttırabilir. Doğru bilgi kaynaklarına ulaşmak ve onlardan yararlanmak. Günlük bir rutin oluşturmak yaşamın normal sürecinde devam ettiği duygusunu oluşturur. Uyku, beslenme, çalışma vb. zamanları mümkün olduğunca bir rutin programa almak. Ancak bu programa uymaya çalışmak da kaygı oluşturuyorsa daha esnek bir program da oluşturulabilir.”
ŞEHRİVAN ÖZEL: ORHAN SAĞLAM-