Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş halı ve kilim motifleri, Van Yüzüncü yıl Üniversitesi (YYÜ) bünyesinde bulunan Kilim Müzesi’nde hünerli ellerle tekrar hayat buluyor. Van’da kurulan atölyelerle yeniden gün yüzüne çıkartılan halı ve kilim dokuma geleneği yaşatılmaya devam ediliyor. Müzede, Van ve Hakkâri yöresine ait el yapımı hem yüz yıllık halı kilimler sergileniyor, hem de bu halı kilimlerin aynısı, müzenin bünyesinde bulunan atölyelerde dokunarak geleneğin yok olmaması sağlanıyor.
Van YYÜ Türk El Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü kapsamında açılan halı ve kilim dokuma kurslarında, usta öğreticiler tarafından kursiyerlere verilen eğitimlerle kaybolmaya yüz tutmuş yöreye özgü motiflerinin kilim ve halılara işlenerek gelecek kuşaklara aktarılması sağlanıyor. Açılan kurslarda, özellikle Doğu Anadolu bölgesinde geçmişte yapılan halı ve kilimlerde kullanılan yöresel motiflerin halı ve kilimlere işlenerek geçmişte yapılan geleneksel çalışmalar canlı tutuluyor. Van YYÜ Türk El Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü bünyesinde açılan kurslarda dokumacılığın öğretilmesi ve motiflerin yaşatılması için başta ev kadınları olmak üzere birçok genç kadın kursiyer, hünerli elleriyle Usta Öğreticiler eşliğinde halı ve kilim dokuyor. Geçmişte kullanılan motifleri halı tezgâhlarında halı ve kilimlere dokuyan kadınlar hem meslek öğreniyor hem de unutulmaya yüz tutmuş motiflerin canlı tutulmasını sağlayarak gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlıyor.
“VAN-HAKKÂRİ YÖRELERİNE AİT KİLİMLER MODİFLENDİRİLİYOR”
Halı ve kilim atölyesinin kuruluş tarihine değinen Van YYÜ Türk El Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Nazan Oskay, “1990 yılından itibaren kurulan halı ve kilim atölyesi, kuruluş amaçlarından bir tanesi Türkiye’nin aslında her köşesinde yürütülmek istenen bir etkinlik, ama ne yazık ki birçok insan bu kültürü tanımıyor. Biz ise bunları geleceğe, gelecek nesillere aktarmayı düşünüyoruz. Özellikle Van-Hakkâri yöresine ait halı ve kilim motifleri hiçbir şekilde stilize etmeden geçmişte halı ve kilim motifleri nasıl işlenmişse bugünde aynı şekilde işlenmeye gayret ediliyor. Kurumumuz ilk kurulduğu zaman birçok elemana istihdam alanı oluşturulmuştu. Ancak şuan birçok insan bu işi artık yapmamaya başladı. Bunların dışında ikinci bir kültür daha yaşatmaya çalışıyoruz. O da Siirt battaniyesi, aslında Van’a özgü bir kültür değil, sadece yaşadığımız coğrafyayla özdeşleştiği için Siirt battaniyesine de atölyemizde yapmaya başladık. Şuan yaklaşık olarak atölyede 13 eleman faaliyet gösteriyor. Kilim atölyesinde kadınlar, Siirt battaniyesi yapımında ise erkekler çalışıyor.” Dedi.
“İNSANLAR KİLİME SARF EDİLEN EMEĞİ GÖRMÜYORLAR”
Bir kilimlerin dokuması yaklaşık 3 ay gibi bir zaman aldığının altını çizen atölye müdürü Oskay, “Tabi kilimin ebatına göre de zaman aralığı değişebiliyor bazen hazırlanması 1 yılı da bulabiliyor. Bu kilim ve Siirt battaniyesi dediğimiz bu dokuma türleri neredeyse unutulmaya yüz tutmuş durumda. Çünkü insanların kilimin dokumasıyla getirisinin birbirini karşılamadığı görüyoruz. Misal bu tür halı ve kilim dokuma atölyelerinde iş gücünün yoğun bir emek istediğini kendileri görmeden, çalışmadan anlamayacaklar. Ancak insanlarımız kilimin fiyatına bakıp sarf edilen emeği görmezler. Bundan dolayı da bu işi yapan çok az insana denk gelirsiniz. Van’da bir elin beş parmağını geçmeyen halı ve kilim atölyesi vardır. Hal böyle olunca değerlerimizi ve kültürümüzü gelecek nesillere nasıl aktaracağız. Bu atölyeye desteklerini esirgemeyen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne de teşekkür ederim. Van YYÜ bu desteği sağlıyor ki gelecek nesillere bu kültürü taşıyabilelim. Kilim dediğimiz düz yaygılar yapılmıyor, insanların ve turistlerin ilgisini çekebilecek, faklı desenlerle işlenmiş hatta tamamen Van’a özgü halı ve kilimlerimiz de var.” İfadelerini kullandı.
“ATÖLYENİN GELİŞMESİ İÇİN YETKİLİLERİN DE YARDIMI GEREK”
Bu atölyede sadece bir kilim üretim atölyesi olmadıklarını, aynı zamanda bir müze görevinde de bulunmadıklarını belirten Oskay, “Eski geleneklere özgü birçok çalışmalarımız mevcut, bunların hiçbiri satılık değil. Buradaki amaç ise insanların gelip görüp belleklerinde eski geleneklere dair fikir sahibi olmalarını istiyoruz. Bu atölyenin daha da gelişmesi için Van Valiliği, Van Büyükşehir Belediyesi, Sivil Toplum Kuruluşları, Sanayi ve Ticaret Odası, Kurum ve Kuruluşların ciddi anlamda destek vermeleri gerekir. Kaybolan değerlerimizi yaşatalım, geçmişi geleceğe taşıyalım, gelecek nesillere ilham olalım bu kadar güzel ve iç açıcı bir ortamın yok olmasına göz yummayalım. Çünkü bir geleneği de ayakta tutan ekonomidir, işi özü ne yaparsanız yapın iş tekrar ekonomide bitiyor. Destek olmadan bir insanın kilim dokumasını, halı işlemesini ve kendi kültürünü gelecek nesillere aktarmasını bekleyemeyiz.” Şeklinde konuştu.
“BU ATÖLYENİN ÇALIŞANLARI SANAT KOKUYOR”
Bu kültürün kaybolması ve gelecek kuşaklara taşınmaması büyük bir acı, insanları bu kilimleri dokumaları için teşvik edilmesi gerektiğine vurgu yapan müdür Oskay, “Atölyelerde çalışan insanlar da halı ve kilimler gibi sanat kokuyor. Atölyeyi bir iş yeri değil de sanat okulu olarak görmek gerekiyor, çünkü içine girdiğin zaman bütün nefesinle o tarihi yapıları hissetmen lazım. Bu tarihi güzellikleri ne yazıl ki Van halkına kazandıramıyoruz. Eskiden kendi evlerinde de bulunan bu geleneksel değerleri seyyar satıcı (çerçi) denilen insanlara plastik malzemeler karşılığında verdiler. Bunun sonucunda da Van halkının bu tür güzelliklere bir ilgisinin olmadığını görebiliyoruz. Bir kültürel hafızayı yok ettiler. Tabi dışardan gelen insanların halı ve kilimlere ilgisi büyük, daha çok yurt dışından gelen turistlerin Van’a has olan her türlü tarihi eşyaya ilgileri büyük oluyor.” Diye ekledi.
“SAVATLI GÜMÜŞ SANATINI TEKRAR YAŞATACAĞIZ”
Bu atölyede eskiden birkaç ustayla Van’a özgü olan savatlı gümüş sanatını da yaşattıklarını dile getiren Oskay, “Daha sonra gümüş sanatını bilen ustaların ayrılması sonucu bu sanat da yapılmamaya başlanmış ve şu an unutulmuş durumda. Gümüş sanatını da farklı kurumlarla bir araya gelerek Van’ın değeri olan sanatı tekrar yaşatmak istiyoruz. Ama halkımızdan da bunlar için duyarsız olmamalarını istiyoruz. Çünkü üniversite içerisindeki yerimiz çokta görünür bir yerde değil, ama her yerde tabelamız var. Kedi evine gelen insanlar oluyor, atölyenin önünden ise çekip gidiyorlar. Bakmakla görmek arasındaki fark bu olmalı.” Dedi.
ŞEHRİVAN ÖZEL: ORHAN SAĞLAM