‘Bölge İstişare Toplantısı’na katılan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Konuşmama, Amerika Birleşik Devletleri Senatosunda 1915 olayları ile ilgili alınan kararlara karşı birkaç cümle söyleyerek başlamak istiyorum. ABD Senatosunun almış olduğu karar, ülkemiz açısından, milletimiz açısından yok hükmündedir. Tarihin siyasallaştırılması, hukukun siyasallaştırılması hiçbir millete, hiçbir ülkeye yarar getirmez. 1915'te yaşandığı iddia edilen tüm olaylarla ilgili Türkiye Cumhuriyeti olarak her türlü belgeleri, her türlü arşivimizi açmaya hazır olduğumuzu en üst düzeyde defalarca dile getirdik. Ancak her mesele, Türkiye'nin kendi kararlılığı anlamında kendi bekası ile ilgili atmış olduğu her adımda bu 1915 olaylarının bir sopa gibi gösterilmesine bu ülkenin karnı toktur.
Bizim için hiçbir şekilde anlamı olmayan bu kararla ilgili hukuki olarak tanımıyoruz, siyasi olarak, tarihsel olarak tanımıyoruz. Bu konuda bilim adamlarıyla yapılacak her türlü çalışmaya ülke olarak büyük bir özgüvenle açık olduğumuzu defalarca ifade ettik, yine ifade ederiz. Bu dünyada, bu coğrafyalarda esaret altına girmemiş ve hiçbir toplumu bir hegemonyasına hiçbir toplumu soykırım gibi asla kabul edilemeyecek bir tutum, davranış içerisine almayan tek millet Türk milletidir. Bunu da böyle bilmesi lazım. Öyle birilerinin karanlık tarihleri, kirli elleriyle kanlı elleriyle ülkemize söz söylemeye, ülkemizle ilgili karar almaya kimsenin hakkı yoktur” dedi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “FETÖ'nün cübbeli hainlerinin sahte delillerle uydurma suçlarla kararttığı adalete yeniden ışık yakmak, hakim görünümlü militanların ayaklar altına alma girişiminde bulunduğu hukuku en üstte tutma kararlılığındayız” dedi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, yargı mensupları ve yürütmenin temsilcileri olarak, adalet hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi için gayret ettiklerini belirtti. Bakan Gül, "Temel amacımız, vatandaşlarımızın layık olduğu adalet hizmetlerinin standardını daha da yükseltmektir ve bu konuda teknik, yasal, yapısal hangi ihtiyaçları varsa bunların birer birer çözümü yönünde gayret göstermektir. Bugün esasen pek çok ülke, kendi adalet sistemlerini gözden geçirmekte, yargı sistemini daha hızlı ve iyi işleyen bir sistem olarak işletmek için arayış içerisinde olduklarını hepimiz biliyoruz. Yani dünyada hiçbir ülkede bir sihirli değnek ya da bir otomatik şekilde tüm sorunları çözen bir mekanizma yoktur. Her ülke bu konuda arayışlarını sürdürmektedir. Bizler de milletimizin hak ettiği bu standartlara ulaşması için arayışımızı, çabamızı sürdüreceğiz. İşte Yargı Reformu Strateji Belgesi bu çerçevede hazırlanmış bir yol haritası ve yine yapılacaklar ihtiyaçlar listesinin belirlendiği bir belge olmuştur. Türkiye'de hukukun üstünlüğüne dayalı bir anayasal devlet modelimiz vardır ve bu modelde yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, nesnel ve adil bir şekilde soruları çözdüğü bir sistem vardır, bir yargı düzeni vardır. Hukuk sistemimizin düzeyi ve iyi olup olmadığı ya da vatandaş memnuniyetinin hangi seviyede olduğu da yine yargının iyi işleyişiyle anlaşılacaktır” diye konuştu.
“Yargıya güven öncelikle yargının kararlarıyla oluşur”
Yargıya güvenin öncelikle yargının kararlarıyla oluştuğunu dile getiren Gül, şöyle devam etti:
“Bu kararlar üzerinde bina edilir ve yükselir. Güven veren ve erişilebilir bir adalet için yine güven veren ve erişilebilir adil kararlarının çıkması gerekmektedir. Güven veren karar dediğimizde, mahşeri vicdanı tatmin etmiş karar anlıyoruz. Erişilebilir karar dediğimizde de anlaşılabilir sağlam ve zengin gerekçesiyle herkesi tatmin eden bir karar alıyoruz. İyi kanun, ancak iyi uygulama ile hayat bulur. Onun da böyle olduğuna inanıyoruz. Bildiğiniz gibi ekim ayında Birinci Yargı Paketi'ni uygulamaya sunduk ve bu paketle ifade özgürlüğünün kapsamını daha genişleten ve soruşturma aşamasında tutukluluğa azami süre getiren ceza mahukemesinin sadeleştiren ve hızlandıran usuller getirilmiş. Yine suç mağdurlarının korunması ve desteklenmesi amacıyla önemli düzenlemeler getirilmiştir. Ebette bu paket açıldığında böyle sihirli bir kutu gibi açılıyor ve tüm sorunları çözüyor diye bir iddia kimse dile getiremez, böyle doğaüstü güçlere sahip hiçbir kanunda, dünyanın hiçbir yerinde bulunmamaktadır Ama bu bir süreçtir, bu bir gidişattır. Bu sürecin doğru ve iyi gitmesi, uygulama tarafından sahiplenip adalet hizmetlerini yansıtılması ile ancak mümkün olacaktır. Art arda reform paketlerini hazırlayabiliriz, yeni mevzuat düzenlemelerini yürürlüğe alabiliriz, uygulamaya dahil edebiliriz. Ancak sonuçta uygulama da yargı mensuplarının elinde, bunlar şekillenecektir ve hiçbir reform esasen kendi başına iyi ya da kötü değildir. Sistemi iyi ya da kötü işletecek olan reforma iyi ya da kötü vasfını verecek olan elbette uygulamadır.”
“Adalet en yüksek erdemdir”
Adaletin en yüksek erdem olduğunu ve adalete giden yolların da erdemli olmak zorunda olduğunu dile getiren Gül, “Aksi takdirde araç amacı bozar, araç amacı belirler. Bu durumu geçmişte FETÖ’nün araçsallaştırdığı yargılamalarda hepimiz gördük, yaşadık. Hepimizin hatırlayacağı gibi hedefe ulaşmak için her yolu meşru gören bu anlayış, bu kirli zihniyet, masum insanların onurunu, haysiyetini feda etmekten çekinmemiştir. İtibar suikastlarıyla iftira, yalan dolan ile kendilerinden olmayanları yok eden bu zihniyetin adalet duygusunu maruz bıraktığı travmayı hala tamamen gidermiş değiliz. FETÖ'nün cübbeli hainlerinin sahte delillerle uydurma suçlarla kararttığı adalete yeniden ışık yakmak, hakim görünümlü militanların ayaklar altına alma girişiminde bulunduğu hukuku en üstte tutma kararlılığındayız. Bu hukuksuzlukların bir daha yargıya asla nüfuz etmemeleri, aziz milletimizin bizlerden beklentisidir. Lekelenmeme hakkının ve masumiyet karinesini korunması, bu beklentiyi sağlayacak temel araçlardandır. Olaydan infazın tamamlanmasına kadar her aşamada insan onurunu koruyup gözetleyen bir yargısal süreç, sadece taraflar için değil bütün vatandaşlarımız için bir güvencedir. Vatandaşın kendisini emin ve güvende hissetmesi, hukuk düzeninin sağladı himaye sayesindedir. Vatandaşımız gece yastığa başını koyduğunda huzur içinde uyumalıdır, asılsız iddia veya mesnetsiz soyut ihbarlarla vatandaşın kapısına, evine, iş yerine polisin gelmesini önleyen bir düzenleme, hukuka adalete güveni elbette artıran bir uygulama olacaktır. Nitekim işte Ağustos 2017'de yapılan bu uygulamayla bu duyguya hizmet veren, katkı sağlayan önemli düzenleme sağlamıştır. Böylece bu tarihten itibaren 257 bin 419 ihbar dosyası açılmıştır. Bu dosyalardan 152 bini soyut iddia gerekçesiyle soruşturma aşamasında geçmemiş, vatandaş şüpheli olarak kapısına, evine polis gitmemiş, ifadesi alınmamış ve soruşturma açılmasına gerek görülmemiştir. Demek ki ceza adaletinin dışında kullanılmasına soruşturmaların suistimallere veya iftiralara alet edilmesine karşı alınan bu tedbir iyi işlemektedir. İyi kanun, iyi uygulama ile hayat bulur derken, bu konuda uygulamadaki bu gelişmeyi de vatandaşımız adına, milletimiz adına, tüm uygulayıcılar adına sizlere teşekkür ediyorum. Yargının irtibat suikastları için bir aparat olarak, bir araç olarak kullanılmasına izin vermemek, vatandaşlarımızın en tabii beklentisidir ve buna yaptığınız katkı için hepinize çok teşekkür ediyorum. İnsanımız hukuki güvenliğini, adaletin yüreklere sükunet veren iklimini evinde, işinde, çarşıda, pazarda her yerde hissetmelidir. Bu topraklarda yaşayan her renkten, her desenden, her kökten 82 milyon vatandaşımız ve milletimiz adalet hizmetini en yüksek düzeyde almayı hak etmektedir” ifadelerini kullandı.
“Yargının itibarı hepimizin itibarıdır”
Türk adaletinin terörün her çeşidi ile mücadele ederken çok ciddi bir sınav verdiğinin farkında olduklarını kaydeden Gül, şöyle konuştu:
“Bu mücadele yıllar sonrasına tarih kitaplarına geçecek önem ve kıymetlidir. Bu mücadelede asla rehavete yer yoktur. Türk yargısı; özgürlük, güvenlik dengesini gözeterek, yürüyüşünü sürdürecektir. Kuru ile yaşı, suçlu ile suçsuzu birbirinden ayıracak ve terörle mücadelemizi de hukuk içinde kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Buna milletçe inancımız tamdır. Devletin bekası, milletin varlığı, bireylerin hak ve menfaatleri yargı emanettir, yargının güvencesi altındadır. Yargının itibarı hepimizin itibarıdır. Hakim, savcı, avukat birbiriyle uyum içinde, adalet ortak paydasında buluşarak itibarı hep beraber yükseltecektir. Savunma, iddia ve yargılama makamları birbirini tamamlar. Bu makamlardan bir diğeri için değil, hepsi adalet için vardır. Bu bağlamda avukatlık mesleğini güçlendirmek, esasen onun temsil ettiği vatandaşı güçlendirmek, onun haklarını korumak da eş anlam taşımaktadır. Savunmayı, yargının kurucu unsuru, avukatları da yargı ve adalet hizmetlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak görüyoruz. Bu nedenle avukatlık mesleğini ve savunmanın imkânlarını geliştirip güçlendirmeyi, adalet hizmetlerinin geliştirilmesi hedefinin bir parçası olarak sayıyoruz. Hangi görevi üstlenirse üstlensin, unutmamalıyız ki asıl olan millete hizmettir ve milletin hakimi değil milletin hadimidir. Eskilerin dediği gibi ‘mahkeme kadıya mülk değildir.’ Yargının Türk milletine taahhüdü olan ve HSK tarafından da bu yıl açıklanan Türk Yargı Etiği de esasen bunları söylüyor. Adalete hizmet yolunda avukatlara kanunda olmayan usulleri dayatmak, etik ilkelerle asla bağdaşmaz. Avukat hakları da bir imtiyaz değil, bir lütuf değil, adil yargının vazgeçilmez bir unsurudur. Yargının kurucu unsurları arasında gereksiz bir sürtüşmeden kimseye fayda gelmez, adalete de millete de bir fayda gelmez. Bu nedenle tüm taraflar olarak, vatandaşlarla olan her türlü diyalogda, yargılama sürecinde de Türk yargı etiği ilkelerine uyulmasını ve bu konuda milletimizi beklediği her türlü tutum ve davranışı hak ettiklerini ve bu konuda azami gayreti göstereceğinize inancımız tamdır.”
“Kadına karşı şiddetle en güçlü şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz”
Vatandaşın yargıya güveninin artması için yargısal süreçlerin belli olması ve öngörülebilirliğin şart olduğunu ifade eden Gül, “Bu nedenle 1 Ocak 2019 tarihinde başlayan uygulama ile çok önemli adımlar atılmıştır. Bu süreçte, Türkiye'deki genel rakamlara bakıldığında, soruşturma evresinde hedef süreye uyulma oranı Türkiye genelinde yüzde 74, hukuk mahkemelerinde 82, ceza mahkemelerinde 84, idare mahkemelerinde 85, vergi mahkemelerinde yüzde 86 olarak gerçekleşmiştir. Van bölge adliye yargı çevresine baktığımızda, soruşturma aşamasında yüzde 63, hukuk mahkemelerinde yüzde 80, ceza 85, idare 87, vergi mahkemelerinde ise yüzde 65 olmuştur. Bu tablo yargının daha hızlı işleyişine verdiğimiz önemin yargı tarafından benimsendiğini, sahiplenildiğini göstermektedir. Sonuçta ülkemiz, milletimiz açısından fevkalade ümit vericidir ve bu gayretinizden dolayı milletimiz adına sizlere şükranlarımızı sunuyoruz. Çünkü mahkemelere gelip giden sadece bir dosya değil, o dosya ile beraber gelen insan hikayeleridir, ümittir, korkudur, heyecandır, bir mazlumun gözyaşının silinmesine yönelik bir bekleyiştir ve tüm bu dosyalar bu bekleyişle beraber sizin gözlerinize, sizin vicdanınıza dokunmaktadır ve bu bekleyiş en kısa sürede adil kararın verilmesi, tecelli etmesi beklentisidir. Özellikle adalet için kapınıza gelen herkesin derman bulduğu bir kapı olması, bu konudaki her türlü gayreti hep beraber sürdürmeyi bir borç bilerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle kadınlar, çocuklar, yaşlılar başta olmak üzere adalet kapısına gelen tüm vatandaşlarımıza çok yakından muamele etmek, takip etmek, hassasiyet göstermek gerekmektedir. Özellikle son zamanlarda kadına şiddet vakalarına da bu açıdan bakarak, bu soruşturmalara daha yüksek bir özenle yaklaşılması ve bu zalimlere karşı en büyük hassasiyetin de yine yargı mensuplarımız tarafından gösterileceğine ve gösterilmeye devam edeceğine yönelik hiçbir şüphemiz bulunmamaktadır. Kadına karşı şiddetle en güçlü şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz, bu soruna karşı, bu zorbalığa karşı tüm kurumlarla sürekli mücadelemizi el birliğiyle sürdürmek zorundayız” şeklinde konuştu.