Dolmabahçe mutabakatı öncesi gerçekleşen toplantıda Sırrı Süreyya Önder, dönemin başbakanı Erdoğan ile yaptığı son görüşmeyi anlattı. Tutanaklara göre Kandil’e gideceğini söyleyen Önder’e Erdoğan, “Cemil’e söyle bana meydan okuyup durmasın” diyor.
İmralı tutanaklarında çözüm sürecinde yaşanan pek çok çarpıcı siyasi gelişmeye ilişkin önemli detaylar gün yüzüne çıktı. 6-7 Ekim olaylarının ardından HDP heyetinin, 28 Şubat mutabakatı açıklamasından önce Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Dolmabahçe’de devlet heyetinin de bulunduğu bir toplantı yaptıkları ortaya çıktı. Avrupa’da basılan “İmralı Notları” kitabında çözüm sürecinde HDP heyetinin İmralı ziyaretleriyle ilgili tutanakları yayımlandı. Buna göre Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Hatip Dicle’nin 9 Ocak 2015 tarihinde adaya gerçekleştirdiği ziyaret; çözüm sürecinde yaşanan en büyük kırılmalardan biri olan 6-7 Ekim olaylarına ilişkin önemli detaylar içeriyor. Tutanaklara yansıyan diyaloglar özetle şöyle:
Hükümetin tutumu net değil
ÖNDER: Bu sürede Hakan ve Efkan Beyler, Yalçın Bey ve Başbakanla görüştük. En son yaptığımız Başbakan görüşmesi bütün görüşmelerin özeti olduğu için isterseniz onu aktarayım. Başbakan daha çok kamu güvenliği ile ilgili 6-7 Ekim olaylarını örnek göstererek, eleştiri yaparak toplantıya başladı. Yaptığımız toplantının yapılıp yapılmamasına da tereddütlü yaklaştığını ve 6-7 Ekim olaylarının sürece büyük zarar verdiğini belirtti. (....) Başbakanın toplantıda şöyle bir önerisi oldu: Buradaki çalışmalarla paralel olarak çalışmaları yürüten bir siyasi heyetin oluşturulması önerildi. Yalçın (Akdoğan) başkanlığında bir siyasi heyet oluşturacaklar. Bu siyasi heyetle heyetimiz buradaki perspektifler doğrultusunda bazı çalışmalar yürütecek.
ÖCALAN: Evet, olabilir, uygundur.
Kamu Güvenliği Müsteşarı: Avrupa’da burada yapılan görüşmelerin tutanakları kitap haline getirilmiş. Onun içerisinde mektuplar da var. Fakat bunların dışarıya yansımaması konusu daha önce konuşulmuştu. Bu durum bizim için zorlayıcıdır. Hatta mektup trafiğini bitirebilir.
ÖNDER: Bu konuda bize herhangi bir çekince belirtilmedi. Daha önce yaptığımız görüşmelerde Başkan buradaki görüşmelerin bir kitap haline getirilebileceğini önerdi.
ÖCALAN: Başbakan ile yaptığınız görüşmede bir kararlılık gördünüz mü?
ÖNDER: Bu konuda hükümetin tutumu bizce net değildir. Tam bir kararlılıktan bahsetmek bir risktir. Bu sorumluluğu alamayız, gönül ferahlığıyla bu kararlılık vardır diyemeyiz. Bu kamu düzeni meselesine çok takmış durumdalar. Bunu her şeyin önüne getirme durumları vardır.
KGM: Başbakan bu işin sorumlusu olarak size bir kararlılık ifade etmedi mi? Müzakerelere geçilmesinde bir sakınca yoktur demedi mi?
ÖNDER: Evet görüşmede kararlı olduklarını, müzakereye geçilebileceğini söyledi.
ÖCALAN: Başbakan’ın niyetiyle ilgili bir şey demeyeceğim. Ancak çok romantik bir başbakanla karşı karşıyayız. Yeterince deneyimi yok ve yüzeysel yaklaşma durumu var. (...) Kamu düzeni konusunda bazı şeyler ifade edeyim. Bunu Yalçın Bey’e de Başbakan’a da götürürsünüz.
17-25 Aralık küresel operasyon
ÖCALAN: Ben paralelden bahsederken, paralel tanımı bir gazetede iki kelimeyle yazılmıştı. Şimdi ise Cumhurbaşkanı her gün “Sonuna kadar üzerine gideceğiz” diyor. Yani zamanında anlayabilirlerdi. 7 Şubat (MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması), 17-25 Aralık sadece bir darbe değildir. Küresel bir operasyondur. Özal, Erbakan ve Ecevit darbe ile gittiler. Bu çaba Erdoğan’la ilgili olarak da devam ediyor.
Sakine cinayeti savaş sebebidir
ÖCALAN: Sakine suikastı öyle sıradan değil. Çok planlı yapıldı. Benim için bir savaş gerekçesiydi. Sakine suikastı 1. Dünya Savaşı’nda Avusturya Veliahtına yapılan suikasttan dahi daha ağırdır bizim için. (...) MİT ağır töhmet altındayken bu görüşmeleri yaptım. (...) Kamu düzeni için beni sorumlu tutacaklarsa, PKK’yi suçlayacaklarsa, bunun giderilmesi için iletişim koşullarını önce sağlamaları gerekiyor.
'PKK'yi düzenlemek istiyorum'
KGM: Bütün bunları konuşacağız. Fakat Kandil bu telsiz tiyatrosuna son vermeli. Biz de çocuk değiliz. Telsizle bizim duyabileceğimiz şekilde, yapmayın diyorlar. Ama alttan da haber gönderip Cizre’deki gençlere, çocuklara yapın diye talimat veriyorlar.
ÖCALAN: İşte bunun için PKK ile iletişim kanalı önemli diyorum. (...)
KGM: Bu konuda haksızlık yapıyorsunuz. Siz buradan örgütü yönetiyorsunuz. Buna müsaade ediyoruz.
ÖNDER: Başkanım, bu Cizre meselesi, Başbakan’la yaptığımız görüşmede de gündeme geldi. Başbakan Cizre’de KCK’nin çok büyük sorumluluğu olmadığını, asıl saldırıların Hüdapar ve diğer taraftan bize geldiğini ifade etti.
ÖCALAN: (...) Başbakan’a deyin ki; iyi ki Öcalan yaşıyor desin. Öcalan PKK’yi yeni demokratik düzen adına yeniden düzenlemek istiyor. Bu olmazsa PKK yüz yıl boyunca bu devleti uğraştıracak. Bunu Efkan Bey’e de söyleyin. Efkan Bey bunun farkındadır, çalışıyor da. Ona da söyleyin PKK Türkiye’yi karıştıracak güce sahiptir.
KGM: Bütün bu anlattıklarınızdan dolayı biz 3. göze, başka bir ülkenin işin içerisine girmesine karşıyız.
ÖCALAN: Sorun değil.
KGM: Ama Cemil Bayık’ın Amerika’ya atıfla 3. devletin olabileceğine dair beyanatlar var.
ÖCALAN: Bunlara çok takılmayın. Önemli olan müzakere kararlılığının hayata geçmesidir. (...) Her yerde örgütlü olmanız gerekiyor. Urfa’dan Karadeniz’ hâlâ örgütlü gücünüz yok. Ondan sonra barajı geçer miyiz diye konuşuyorsunuz (...) Leyla (Zana) HDP’nin siyasetini benimsiyor ve iş yapmak istiyorsa partiye üye olsun. Bizimle çalışmak istiyorsa biz de onunla çalışmak isteriz. (...) Aysel (Tuğluk) için de Kemal (Aktaş) için de geçerlidir. Hepiniz için geçerlidir.
Cemil'e söyle bana meydan okumasın
Gezi eylemlerinin ardından Sırrı Süreyya Önder’in bir süre HDP heyetinden çıkarıldıktan sonra tekrar heyete dahil olmasıyla ilgili gelişmeler de tutanaklara yansıdı. HDP heyetinin 9 Kasım 2013 tarihli görüşme tutanaklarında, Önder’in başbakanken Tayyip Erdoğan ile 3 saat süren ve zaman zaman gerilim yaşanan bir görüşme yaptığı ortaya çıktı. Görüşmeye ilişkin ayrıntılar tutanaklara şöyle yansıdı:
ÖNDER: (...) Pervin Hanım’la beraber Sadullah (Ergin) Bey’i ziyaret ettik ve o görüşmede heyet meselesini başbakanla görüşmek istediğimizi ilettik. Sayın Başbakan beni davet etti ve üç saat görüştük. Yanımızda bir tek Yalçın Akdoğan vardı.
ÖCALAN: Haberim ve bilgim var. Sadece Başbakanın isteği ile olmadı. Bunda heyetin ve benim de ısrarım oldu. Doğrusu buydu ve çok önemliydi. Neredeyse tarihseldir. HDP’yi sizin şahsınızda muhatap almış olması bakımından da önemlidir. Bu görüşmeleri sürdüreceksin. Sürdürmelisin. Tekrar görüştüğünde benim teşekkür ettiğimi söyle. HDP’ye yaklaşım böyle olmalıdır. HDP de çalışmalarında bu açılım imkânlarını zorlamalıdır. Heyete sizi ve HDP’yi korumaları gerektiğini hep anlatıyorum. Hakan Bey’le de görüşürsen teşekkür etmelisin. Bu sorunu çözeceğiz demiştim ve çözmüş olduk. Bu yaklaşımı önemsemeliyiz.
ÖNDER: İlk 20-25 dakika Gezi meselesini konuştuk. Ben kendisine bu meselenin iki boyutu olduğunu, birinin derbederlik, diğerinin hırsızlık olduğunu ve en genel başlık altında da demokratik olmayan bir tahammülsüzlük olduğunu söyledim. Sıra hırsızlık bahsine geldiğinde ortam gerildi ve neredeyse bitme noktasına geldi. Yalçın Akdoğan müdahale etti ve daha önemli bir gündem olduğunu söyledi. Sayın Başbakan, hırsızlık konusunda eksik ve yanlış bilgiyle hareket ettiğimi, çok saf olduğumu ve bilmeden Alman gizli servisinin oyununa geldiğimi söyledi.
ÖCALAN: (Gülerek) Demek öyle dedi. Esas saf olan Başbakandır. Dışardan provoke edildiği endişesi var ama öyle olmadığını söyleyin.
ÖNDER: Sayın Başbakan bana başlangıçtaki hassasiyetimle sürece yaklaşacaksam tekrar heyete almak istediğini söyledi. Ben de belli bir siyasi tutumu gözetmekle yükümlü olduğumu söyledim. Benzer bir durum olduğunda, benzer bir tavır takınacağımı aktardım. Böyle bir durumda yine müdahale edeceklerse bunun sıkıntı doğuracağını belirttim. Tam anlaşmadık, ama zımni olarak bir noktada buluştuk. (...) Ben Başbakan’a dedim ki bunun dışında heyette yer almamı güçleştiren bir başka olgu daha var ve bu aslında yaşadığımız tıkanmanın da sebebi. O da hükümetin isteksiz ve çok tutumlu davranması. (...) Şimdi ben heyete girersem Kandil’e de gideceğim. Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz, neleri yapmayı planlıyorsunuz diye sordum. O da bana “Cemil’e söyle bana meydan okuyup durmasın” dedi.
ÖCALAN: (Gülerek) Türk işi kabadayılık! Cemil’i ben uyaracağım. Başbakan’ı da siz uyarın. Bu işler bu üslupla olmaz.
ÖNDER: Başbakan devam etti: “Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızı çizgim var, o da Suriye’dir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim” dedi.
ÖCALAN: (Sinirlenerek) Sen de ona söyle: Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızı çizgimizdir!