03 Mart 2018
(Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, Bahçesaray Çayındaki kırmızı benekli alabalığın yok olmasında başlıca iki tane unsurun olduğunu ifade etti.
Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, Bahçesaray Çayında yaşayan benekli alabalıkların yaşam alanlarını inceledi. Su geçirmez tulum giyerek yaklaşık 4 saat eksi 6 derece soğuk suda balıkların yaşam alanlarını inceleyen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, Bahçesaray Çayının ülkenin nezih kaynaklarından birini oluşturduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Akkuş, "Son yıllarda insan odaklı etkiler nedeniyle akarsular üzerinde inanılmaz bir tahribat oluşmaya başladı ve balıkların yaşam alanı olan akarsular hızla kirlenmeye ve habitatları yok olmaya başladı. Bahçesaray çayında ülkemizde artık nesli gittikçe tükenmeye başlayan kırmızı benekli alabalık yaşamaktadır. Fakat geçen yıllar içerisinde maalesef Çatak Çayında kırmızı benekli alabalık veya dağ alabalıkları dediğimiz alabalık türü yok olmak üzeredir. Yaptığımız çalışmada artık çayın ana kolunda alabalığın tamamen tükendiğini, yalnızca çayının bir kolu olan Ünlüce Deresinde alabalıkların kaldığını görmekteyiz. Bahçesaray Çayı su kalitesi olarak ülkemizin tartışılmaz en temiz sularından biri. Belki de en temiz, hatta en temiz suyu. Bahçesaray Çayındaki kırmızı benekli alabalığın yok olmasında başlıca iki tane unsur var. Birisi akarsuyun fiziki habitat tahribatı, ikincisi de aşırı avcılık geliyor. İnsanoğlu olarak her şeyi yok ediyoruz. Deredeki balıkları, ormandaki ağaçları yok ediyoruz. İşte burada direnmeye çalışan hayata kalmaya çalışan kırmızı benekli alabalık neslinin son temsilcilerinden birisi. Eğer sahip çıkmazsak, korumazsak ‘bir zamanlar buralarda kırmızı benekli alabalık vardı’ diyeceğiz" dedi.
3-20180303121004.jpg
"Balıkların habitatları yok olmaktadır"
Yaptıkları çalışmada diğer bir sorunun ise akarsularda yaşayan balık türlerinin sürekli olarak hareket halinde olması olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, "Hareket halinde olan balıklar yukarıya ve aşağıya doğru gerek besin aramak için gerek avcılarından kaçmak için hareket ederler. Fakat akarsularda yapılan bilinçsiz düzenlemeler neticesinde balıkların habitatları yok olmaktadır. Yol geçişini sağlamak amacıyla box veya büzlerden yapılan köprü, akarsudaki düşeni yükseltiyor. Bu da habitatı ikiye bölüyor, parçalı bir habitat yapısı oluşturuyor ve balıklar dar bir alana sıkışıyor. Dar bir alana sıkıştıkları da zaman buradaki hayatlarını uzun bir süre devam ettiremiyorlar. Öncelikli olarak da şunu bilmemiz lazım. Akarsular sürekli ekosistemin kaynağı, ekosistemin kan damarlarıdır. Eğer akarsularımıza sahip çıkmazsak denizlerimizde balık olmaz, göllerimizde balık olmaz. Çünkü akarsular karaların içerisindeki besin elementlerine olarak denizlere taşıyor ve buradaki balık popülasyonlarının devam etmesini sağlıyor" şeklinde konuştu.
"Dere taşkını diye bir şey yoktur"
Akarsularda taşkın önleme çalışmaları, dere ıslah çalışmaları adı altında birçok çalışma yapıldığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, "Şunu bir kere bilmemiz lazım. Hiçbir dere taşmaz. Dere taşkını diye bir şey yoktur. Yalnızca insan olarak bizler gelip dere yataklarını işgal ediyoruz, yol geçiriyoruz, ev yapıyoruz. Bugün geliyor dere kendine ait olan geri almak istiyor ve eski yatağına geri dönüyor. Böylece taşkın denilen olay gerçekleşiyor. Ama şunu iyi bilmemiz lazım hiçbir dere taşmaz. Bunun neticesinde dere ıslahı dediğimiz çalışmaları yapıyoruz. Akarsular yüz binlerce yıllık süreçler sonucunda oluşmuş ekosistemlerdir. Fakat bizler geliyoruz kepçeyi bir takılıyoruz yüz binlerce yıllık süreçte oluşmuş olan o ekosistemi bir anda yok edip bırakıyoruz. Akarsuyun tabanında taşlar olması lazım. Akarsuyun kıyı yapısının yumuşak bir geçiş ve karasal ekosisteme ve bağlanması lazım ama. Bizler geliyoruz akarsu etrafında kenarlarında büyük beton duvarlar ölüyoruz. Böylece akarsudaki besin miktarı azaltıyoruz. Dolayısıyla dere ıslah çalışmalarında taşkın önleme çalışmalarını yaparken akarsularını yaşayan ekosistemi olduğunu, akarsuların biyoçeşitliliğimizin önemli kaynaklarından olduğunu bilmemiz lazım. Habitat bütünlüğüne dikkat ederek habitatı bozmamamız lazım" şeklinde sözlerini tamamladı.(İHA)